Kocam sanayi ustasıdır ve öğlen yemeklerini genelde ben hazırlar, çırağı Serhat gelip alırdı.
Donup kaldım, ne yapacağımı bilemedim. Bir yandan korku ve şaşkınlık, bir yandan da ne yapmam gerektiğini bilmez bir haldeydim. Serhat’ın elleri kalçalarımda gezinirken bir adım geri çekildim ve yüzüne baktım. Gözlerinde kararlılık vardı, ama aynı zamanda bir tereddüt de görebiliyordum.
“Serhat, ne yapıyorsun? Bu yaptığın doğru değil,” dedim sert bir sesle. O an, geri adım atıp ellerini çekti. “Özür dilerim abla, kendimi kaybettim,” dedi mahcup bir şekilde.
“Neyse, bir daha böyle bir şey yapma,” dedim. Serhat’ın gözlerinde pişmanlık ve utanç vardı. Kocama ya da başka birine bu olayı anlatıp anlatmamayı düşündüm. Ama sonunda, bu olayın burada kalmasını ve Serhat’ın bir daha böyle bir şey yapmamasını umarak sustum.
Serhat, yemeğini alıp hızla çıktı. O anı uzun süre düşünmeden edemedim. Bu olay beni derinden sarsmıştı. Ancak kocamı ve Serhat’ı zor durumda bırakmak istemiyordum. İçimde bir huzursuzluk vardı, ama zamanla bu huzursuzluğu bastırmaya çalıştım.
O günden sonra, Serhat bana karşı daha dikkatli ve saygılı davranmaya başladı. Belki de yaşadığımız bu olay, ona sınırları öğretmişti. Ancak içimde hep bir kuşku kaldı. Hayatın bizi ne tür sınavlarla karşılaştıracağını bilemeyiz, ama önemli olan bu sınavlardan güçlü çıkmak ve doğru olanı yapmaktır.