Leyla, bu zorlu süreçte kendine iyi gelecek bir şeyler yapmaya karar verdi ve uzun zamandır hayalini kurduğu tatili gerçekleştirmek için yola çıktı. Kocasıyla birlikte gitmeyi planladıkları, Akdeniz’in gözde bir sahil kasabasındaki lüks bir otelde birkaç hafta geçirecekti.
Otelde ilk gecesini geçirmeye hazırlanırken, her şeyin yolunda gittiğini hissediyordu. Ancak, eski sevgilisi Cem’in otelde olduğunu fark ettiğinde, kalbinin ritmi değişti. Cem, yıllar önce Leyla’nın hayatında önemli bir yer tutmuş, ancak yolları kesişmemişti. Ahmet’in ölüm haberini aldıktan sonra Leyla’yı aramaya başlayan Cem, onu bulmak için otelde yer ayırtmıştı.
Leyla, Cem’in kendisini takip ettiğini hissettiğinde endişelenmeye başladı. Gece geç saatte odasının kapısı çalındığında, kalbi hızla atmaya başladı. Kapıyı açmaya giderken içini bir heyecan ve korku kapladı. Ancak kendine söz verdi: Cem’e yüz vermeyecek, kendi hayatını yaşamaya devam edecekti.
Kapıyı açtığında karşısında Cem’i gördü. Cem, gözlerinde bir özlem ve pişmanlıkla ona bakıyordu. Leyla, güçlü durmaya çalışarak, “Ne istiyorsun Cem?” diye sordu.
Cem, içten bir sesle, “Sadece konuşmak istiyorum Leyla. Çok geç kaldım biliyorum, ama seni unutamadım. Ahmet’in ölümünü duyduğumda içim parçalandı. Sana destek olmak istedim,” dedi.
Leyla, Cem’in gözlerindeki samimiyeti gördü, ancak geçmişte yaşadıklarının üzerine bir çizgi çekerek, “Cem, artık çok geç. Hayatımda yeni bir sayfa açmaya çalışıyorum. Seninle geçmişi konuşmak istemiyorum,” dedi ve kapıyı yavaşça kapattı.
Cem, kapının ardında sessizce beklerken, Leyla derin bir nefes aldı. Bu tatil, kendini bulmak ve geçmişi geride bırakmak için bir fırsattı. Kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmişti ve bu süreçte kimsenin onu geri çekmesine izin vermeyecekti.
Sabah olduğunda, Leyla otelin bahçesinde kahvesini yudumlarken, güneşin doğuşunu izledi. Hayatında yeni bir sayfa açmanın zamanı gelmişti ve bu kez sadece kendisi için yaşayacaktı.