DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Ben emine köyde yalnız yaşıyorum
Günler uzun burada ama ben her anını doldurmayı öğrendim. Sabahları tavukların yemini veriyorum. Sonra fırında ekmek mayalıyorum. Her hafta bir çarşamba, köyün pazarına iniyorum. Oradaki kadınlarla biraz laf, biraz da peynir değiş tokuşu… İnsan burada paylaşarak çoğalıyor. Geçen hafta Ayşe yenge hasta olmuştu, ona sıcak çorba götürdüm. “Senin çorban bile umut gibi,” dedi. Gülümsedim. Çünkü umut olmak, burada yaşamanın sessiz sorumluluğu gibi artık.
Gece olunca lambayı kapatmadan önce oturuyorum pencerenin önüne. Gökyüzü burada başka. Yıldızlar sanki konuşuyor. Kimi zaman içlerinden biri kayıyor. Ben o an sessizce dileğimi tutuyorum: “Sağ salim olun, mutlu olun, ama bir gün yine bu eve dönün.”
Yalnızlık sanıldığı gibi boşluk değil. Ben burada kendi sesimi buldum. Telaşsız bir yaşamın içinde, çabucak geçen şehir günlerinden çok daha dolu geçen saatlerim var. Kimi zaman ağlıyorum, evet. Özlem ağır, bilirim. Ama içim buruk değil. Çünkü sevgiyle ayrılmış insanlar, birbirine uzaktır ama ayrı değildir.
Ve bazen…
Bazen pencerede elimi camdan dışarı uzatıyorum. Soğuk cama, uzaklara…
“Mustafa…” diyorum fısıltıyla, “Çocuklara iyi bak. Ben buradayım. Toprağımızın başında, anılarımızın içinde. Kendime yetiyorum, ama sizi özlüyorum.”