DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Çay Toplarken Arkadan..
İlk karşılaştıklarında Zeynep, o bakışta bir şey hissetmişti. Gözlerinin içine değil, derinlerine bakar gibiydi Hasan.
Bir sabah, Zeynep evin önünde çay içerken, Hasan çıka geldi.
“Sabahın hayrıyla… Çaydan verir misin bi bardak, Zeynep Hanım?” dedi hafif gülümseyerek.
“Hanım deme bana,” dedi Zeynep, sesi sakin ama bir tebessümle. “Sadece Zeynep.”
Çay buharı arasında göz göze geldiler. Sessizlik vardı ama rahatsız edici değildi. İkisinin de içinde, söylenmeyen bir cümle dolaşıyordu sanki.
Hasan, çayı içtikten sonra, “Bugün yukarı yaylaya çıkacağım. İstersen seni de götüreyim. Temiz hava, serin su iyi gelir şehirlilere,” dedi.
Zeynep, hafif bir merakla, “Olur, ama söz ver, kaybolmam,” diye karşılık verdi.
Yaylada hava serindi ama güneş de teni okşar gibi parlıyordu. Hasan, yolda Zeynep’in saçına düşen bir yaprağı aldı, parmakları hafifçe saçına değdi. O küçücük temas, Zeynep’in içini usulca karıştırdı. Göz göze geldiler, sessizliğin içinde bir sıcaklık oluştu. Ne fazla konuşma vardı, ne de dokunma. Ama o his… Göğüste hafif bir sıkışma gibi. Belirsiz ama derin.
Yayladaki sessizlik içinde rüzgârla savrulan otlar gibi bir şey olmuştu aralarında. Zeynep, Hasan’a baktı, sonra gözlerini kaçırdı ama yanağında hafif bir pembeleşme kalmıştı.
O günden sonra her sabah Zeynep, çayını evin önünde içerken Hasan’ın yolunu gözledi. Ve her sabah, sisin içinden bir gölge yaklaştı. Çayın buharı, bakışların sıcaklığına karıştı.