DOLAR
Alış: 39.5133
Satış: 39.6717
EURO
Alış: 45.5230
Satış: 45.7054
GBP
Alış: 53.2013
Satış: 53.5964
Nihal Candan Son İsteği Şok etti..
Türkiye’nin tanınmış televizyon yarışmalarından “Bu Tarz Benim” ve “Survivor 2016” ile hafızalara kazınan sosyal medya fenomeni Nihal Candan, 30 yaşında hayatını kaybederek hayranlarını yasa boğdu. Gülnihal Candan adıyla 1995 yılında Mersin’de dünyaya gelen genç kadın, İstanbul Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydi. Göz önünde büyüyen bu genç kadının yaşamı, dramatik bir sona sürüklenirken; ardında hem derin bir toplumsal mesaj hem de yürek burkan bir vasiyet bıraktı.
Cezaevi Süreci ve Sağlık Durumu
Bir dönem adli süreç nedeniyle cezaevinde kalan Candan, burada yaşadığı zor şartların etkisiyle ciddi şekilde zayıflamaya başladı. Anoreksiya nervoza adı verilen yeme bozukluğu hastalığına yakalanan Candan’ın kilosu, zamanla sadece 23 kiloya kadar düştü. Vücudu bu yükü taşıyamadı ve yoğun bakıma alındı. Kaldığı hastanede kalbi iki kez durdu, ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen hayata döndürülemedi.
Son Sözleri: “Kimseyi Yargılamayın”
Vefatından önce ailesiyle geçirdiği son dakikalar, hem dramatik hem de anlamlıydı. Doktorların tanıklığına göre, Nihal son günlerinde çevresine şu sözleri söyledi:
> “Lütfen kimseyi yargılamayın, her insanın kendi savaşları vardır. Sevgi ve anlayışla yaklaşın.”
Bu cümle, sadece bir veda değil, aynı zamanda topluma yöneltilmiş bir çağrıydı. Candan’ın bu son sözleri, sosyal medyada binlerce kişi tarafından paylaşıldı; kimileri için bir uyanış, kimileri içinse gecikmiş bir empati dersi oldu.
Son İsteği: Ailesine Dönmek
Ailesine olan bağlılığıyla bilinen Candan’ın en büyük arzusu, yeniden sağlığına kavuşmak ve ailesiyle birlikte huzurlu bir hayat sürmekti. “Sadece evime dönmek istiyorum,” dediği ve annesine son bir sarılma hayali kurduğu da haber kaynaklarında yer aldı.
Toplumsal Yansıma
Nihal Candan’ın ölümü, özellikle sosyal medyada beden algısı, ruhsal sağlık ve yeme bozuklukları konularında büyük bir tartışma başlattı. Uzmanlar, bu trajedinin yalnızca bireysel bir kayıp olmadığını, aynı zamanda sosyal medyanın baskısıyla gençlerin karşı karşıya kaldığı görünmez travmaların da bir sonucu olduğunu vurguladı.