DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Oğlu, işini kaybettiğini öğrendiğinde onu tekmeledi
Soğuk bir sonbahar öğleden sonrasında, Martha, oğlunun evinin ön kapısını elinde bavuluyla arkasından kapattı. Kapının mandalı, yüreğinde yankılanan bir kesinlikle tıkırdadı. Oğlu Derek, kollarını kavuşturmuş, karısı Tanya hemen arkasında, sessiz ama belli ki memnun bir şekilde kapıda duruyordu. “Bize söylemeliydin anne,” demişti Derek birkaç dakika önce. “Bütün gün burada oturup hiçbir şey yapmadan bizim yemeğimizi yedin.” Fikirlerini asla saklamayan Tanya, “Anneni de taşıyamayız. Zor durumdayız,” diye ekledi.
Martha itiraz etmedi. Kocasının ani ölümünden sonra Derek’i tek başına büyütmüş, birden fazla işte çalışmış ve onun geleceği için kendi konforundan fedakarlık etmişti. Ama şimdi, bavulunu çatlak kaldırımda sürerken, ne bir kucaklama ne de bir teşekkür vardı; sadece istenmemenin soğuk gerçekliğiyle karşı karşıyaydı.
Derek’in bilmediği şey, Martha’nın kilisedeki ikinci el eşya dükkanındaki yarı zamanlı işinden kovulmamış olmasıydı; sırtı ağrımaya başlayınca doktorunun tavsiyesi üzerine istifa etmişti. Ailesini endişelendirmek istemediği için kimseye söylememişti. Ve son otuz yıldır hayatını sessizce şekillendiren sırrından da kesinlikle bahsetmemişti.
Martha, otuz dört yıl önce, kocasının iş kazasından sonra mütevazı bir sigorta tazminatı almıştı. Evrakların arasında, uzak bir amcasından kalan unutulmuş bir arsanın tapusu gizliydi. Kırsal kesimde bulunan arazi değersiz sayılıyordu. Herkes ona satmasını söylüyordu. O da satmadı. Her yıl, market alışverişini bile zar zor karşılayabildiği halde, vergilerini ödeyecek kadar para biriktiriyordu.
Geçen sonbaharda, bir müteahhit arazi için Martha’ya başvurdu. Artık yeni bir güneş enerjisi projesinin merkezindeydi. Teklif, Martha’nın hayal bile edemeyeceği kadar büyüktü; hayatını değiştirecek kadar. Paranın, merhum kocasının adına, kilisesi tarafından yönetilen bir vakfa havale edilmesini ayarladı. Ailesi bile, bir gecede milyoner olduğunu bilmiyordu.
Martha o gece bir kadın sığınma evinde kaldı; mecbur olduğu için değil, göz ardı edilmenin ne demek olduğunu anlayan insanların arasında olmak istediği için. Yemeğini paylaştı, hikâyeler dinledi ve sessizce teselli verdi.
Ertesi sabah Martha, şehrin kenarındaki harap bir kulübeyi ziyaret etti. Nakit ödedi ve sessizce çalışarak, kimliğini gizli tutmak için Grace Holdings LLC adını kullanarak kulübeyi restore etmeye başladı. Birkaç hafta içinde kulübe tamamen değişti. Martha, intikam veya tanınma arayışıyla değil, huzur ve yeni bir amaç duygusuyla eve taşındı.
Martha, yeni kazandığı servetin peşinden gitmek yerine, bu serveti ihtiyaç sahibi ailelere yemek, barınak ve destek sağlayan bir toplum merkezi olan “Martha’s Table”ı kurmak için kullandı. Yerel kadınları işe aldı, okul sonrası programlarını finanse etti ve kapısına gelen hiç kimsenin geri çevrilmemesini sağladı. İki yıl boyunca sessizce çalıştı ve yardım ettiği kişiler tarafından kimliği büyük ölçüde bilinmedi.
Bu arada, Derek’in hayatı dağılmaya başlamıştı. Annesinden miras kalan ve bir zamanlar güvenlik simgesi olan ev haciz altına alınmıştı. Tanya, iki oğlunu da yanına alarak evi terk etti. Derek, pişmanlık ve yalnızlık içinde, geçici işler ve arkadaşlarının kanepeleri arasında mekik dokuyordu.
Bir kış günü, Derek halk kütüphanesinde bir ilan buldu: “Martha’nın Sofrası – İhtiyaç Sahibi Ailelere Topluluk Yemekleri, Barınak ve Destek.” İsim dikkatini çekti. Utanç ve umut karışımı bir duyguyla kasabayı dolaşırken, yeni boyanmış, girişinde ayçiçekleri açan, misafirperver bir bina buldu. İçeride ekmek ve çorba kokusu havayı doldurdu.
Resepsiyon masasının arkasında, yumuşak bej bir hırka giymiş Martha oturuyordu. Şaşkın ama sakin bir şekilde başını kaldırdı. “Anne,” diye fısıldadı Derek, gözlerinde yaşlarla.
Küçük bir masada birlikte oturdular. “Evi kaybettim. Tanya gitti. Hiçbir şeyim yok,” diye itiraf etti Derek. Martha sessizce dinledi, sonra masanın üzerinden uzanıp elini tuttu. “Kendini unuttun,” dedi yumuşak bir sesle. “Bu, geri dönüş yolunu bulamayacağın anlamına gelmiyor.”
Derek, Martha’s Table’da gönüllü olarak çalışmaya başladı, mobilya tamiri ve yemek hazırlamaya yardım etti. Zamanla annesiyle güvenini yeniden kazandı ve yeni bir amaç duygusu edindi. Her cuma gün batımında, verandanın çatısı altında oturup bahçede oynayan çocukları izliyorlardı.
Bir akşam Martha, Derek’e yıpranmış bir zarf uzattı. İçinde, bir zamanlar ona verdiği evin tapusu ve arazinin satışından kalma iptal edilmiş bir çek vardı. “Bana hiçbir borcun yok,” dedi. “Ama artık aşk gururun önüne geçtiğinde neler olacağını biliyorsun.”