Türkiyenin en çok okunan viral web adresi..

Yırtık terlikle gittiği pavyonda keşfedildi. Ekmeğin bile lüks sayıldığı bir ailenin kızı.

Öyle fakirdik ki, ekmek bile özendiğimiz bir şeydi…” Bu cümle hiç ummadığı bir anda milyonların kalbine seslenen ve albümleri satış rekorları kıran; bir döneme damgasını vurmuş bir sanatçıya ait… Onunki, Külkedisi’nin sadece bir masal olduğunu ve gerçek hayatta böyle şeylerin olmayacağını düşünenleri yanıltacak bir öykü… Bugün yeni nesillerin belki hiç tanımadığı belki de sadece anne- babaları sayesinde adını duyduğu Hatice Döngü’nün yani Türkiye’de arabesk müziğin kraliçelerinden birinin öyküsü bu… İzmir’in Bergama ilçesinde doğup büyüyen, nice zorluklardan geçip adını ve sesini tüm Türkiye’ye duyuran Tüdanya’nın öyküsü…
Artık üç çocuğuyla birlikte köşesine çekilmiş de olsa arabeskin altın çağını yaşadığı günlere damga vuran bir sanatçı Tüdanya…

Ekmeğin bile lüks sayıldığı bir ailenin kızı… Annesi ev kadını babası ise ayakkabı boyacısı… İlk evliliğini henüz 15 yaşındayken yapıyor… Ama kocası da fakir.. İlk çocuğu bakımsızlıktan donarak ölüyor. Daha sonra iki çocuk daha dünyaya getiriyor.. Ama kaderi tıpkı söylediği şarkılar kadar acıklı… Eşi ölüyor… O da mecburen babasının evine yani o kopkoyu yoksulluğa geri dönüyor. Üstelik yanında iki çocuğuyla birlikte.
Aile bütçesine katkıda bulunmak ve çocuklarına bakabilmek için evlere temizliğe gidiyor Tüdanya… Ama aklında hep tek bir şey var: Müzik…Sesi de güzel… Kimse onu almadan ırgatlığa gitmiyor… Pamuk toplarken, tütün kırarken onun söylediği şarkıları dinliyorlar hep. O arada Tüdanya’nın ya da o zamanki adıyla Hatice’nin aklında cevabını aradığı bir soru var. Bunca beğenilen sesiyle para kazanabilir mi acaba… Sonunda hayatını değiştirecek kararı veriyor Hatice: İzmir’de Pırlanta Pavyon’a gidecek.. Sesini dinletecek… Yeşilçam filmlerinde örneğine defalarca rastlandığı gibi…

Sonunda gidiyor… Ayağında yarısı yırtık naylon terliklerle… Pavyonun o dönemdeki patronu Cengiz Özşeker ona kaderini değiştirmesi için güç verecek o cümleyi söylüyor: “Sesin çok güzel, bir yıldız olabilirsin.” Aslında Tüdanya’nın o pavyona gitmesinin bir başka nedeni daha var: Bergen ve Kibariye de orada keşfedilmiş.

Orada çalışmaya başlamış Tüdanya… Annesi ve babası pavyonun nasıl bir yer olduğunu bilmedikleri için seslerini çıkarmamışlar. O dönemde arabesk müzikle pek ilgisi yokmuş Tüdanya’nın… En sevdiği sanatçı ise Neşet Ertaş… Onun türkülerini ve Hamiyet Yüceses’in seslendirdiği Türk sanat müziği parçalarını söylüyor.

Ama devir arabesk devri. Dönülmez Akşamın Ufkundayız, Leyla Bir Özge Candır gibi parçalar yerine daha popüler olan arabesk şarkılar söylemesi gereklidir… Ona çok inanan patronu tam iki ay boyunca gazetelere ilan verir. Ama ne bir fotoğraf vardır ne de açıklama. Sadece tek bir cümle: “Tüdanya geliyor”… Sahiden de gelir Tüdanya…

Tam da İzmir Fuarı’nın popüler zamanlarıdır… Bir gün İbrahim Tatlıses’in saz ekibi onu dinlemeye gider… Sesini çok beğenirler ve kaset yapmasını teklif ederler. Ama tek bir şartları vardır: Sahnedeki gibi Türk sanat müziği değil arabesk okuması gereklidir. 1983’te ilk kasedi Sıra Dağlar çıkar. O zamanlar için rekor sayılabilecek 650 binlik satış rakamına ulaşır. Ama ikinci albümü Azap beklenen başarıyı gösteremez. Aslında bu ikinci kaset ‘damardan’ arabesktir. İşin gerçeği Tüdanya da bu şarkıları çok isteyerek okumamıştır.
1986 yılında yine bir İzmir Fuarı döneminde kapısı çalınır Tüdanya’nın… İbrahim Tatlıses’e soyadını veren Yılmaz Tatlıses’ın bağlamasıyla çalıp söylediği bir şarkıdır bu.. Tüdanya bu şarkıyı seslendirir: “”Her şey yalan gerçek sensin/ Gelirse dert senden gelsin/ Bence aşkın kendisi sensin/ Seni sevmeyen ölsün.”

İşte Tüdanya’nın arabesk dünyasının unutulmazları arasına girmesine vesile olacak şarkıdır bu,,,

Bu sırada ikinci kez evlenmiştir Tüdanya.. Albüm için stüdyoya girdiğinde de 7 aylık hamiledir. Temmuz’un yakıcı sıcağında önünde bir kova buz, hem yiyip hem şarkı söyler. Bu kadar zahmetine de değer… Seni Sevmeyen Ölsün şarkısını seslendirdiği bu albüm tam 2 milyon satar. Üstelik korsanlar hariç.

Ondan sonra da kendi deyimiyle “Türkan Şoray gibi hisseder. ” Röportajlar, gazetelerde çıkan boy boy resimleri… Bülent Ersoy, Yüksel Uzel, İbrahim Tatlıses gibi yıldızlarla aynı sahneyi paylaşır. Üstelik kendisi de bir yıldızdır artık. Şarkılı- türkülü filmlerin, arabesk furyasının sinemayı da kasıp kavurduğu bir dönemdir o.. Sinema filmleri için de kamera karşısına geçer.

Ama 1990’ların sonlarına doğru işler tersine dönmeye başlar. Bugün şarkıyı hiç dinlememiş olanların bile o meşhur nakaratını ezbere bildiği Seni Sevmeyen Ölsün şarkısının başarısını bir daha tekrarlayamaz. Çıkardığı kasetlerden para bile kazanamaz olmuştur artık.

O da piyasanın değişen koşulları yüzünden köşesine çekilmeye karar verir. Zaten kendi deyimiyle ‘o dünyanın insanı değildir.’ 25 yıl bu piyasada çalıştığı halde hiç dostu olmadığını söyleyen Tüdanya 2000’de bir albüm daha çıkarır. Ama artık dinlenen müzik türü de değişmiştir, onun dinleyicisi de… Yine de hayranları için unutulmaz bir isim, onu hiç dinlememiş olanlar için de “Seni Sevmeyen Ölsün” şarkısına can veren kadındır o… Tüdanya şimdi, eskisi kadar göz önünde olmasa da TV kanallarına konuk oluyor ve etkileyici sesiyle şarkılarını seslendiriyor.
Gencecikti… Ve öyle bir sesi vardı ki…Dinleyenin içini titretirdi… Taht Kurmuşsun Kalbime adlı şarkıyla hala hatırlanıyor ama, o aslında dönemine damga vuran müthiş bir arabesk repertuarına sahipti… Gerçek adıyla Esen Ağan’ın ya da herkesin bildiği adıyla Esengül’ün öyküsü de katıldığı bir ses yarışmasıyla başladı

Konservatuar mezunu bir annenin kızıydı.. Bu yüzden en büyük destekçisi annesiydi… Sokak Çocuğu Ali’ye plaklarında vokal yapan Esengül, ilk 45’liğini 1971’de yaptı. Cavit Deringöl, A. Nail Bayşu, Orhan Akdeniz ve Selami Şahin’le çalıştı.

Bir kuşağın gönül telini titreten Esengül, en ünlü ve gözde olduğu zamanlarda bile pavyonlarda calışan Esengül’ün karmaşık ve biraz da karanlık bir özel yaşamı vardı. Bu yönüyle de ilgi çekiyordu.
Adnan Şenses’le imam nikahıyla evlenen Esengül’ün onu terk edip Beşiktaşlı futbolcu Tayfun’a kaçışı da dönemin magazin basınında yer işgal etmişti..

Sadece müzisyen ve futbolcularla değil kabadayılarla da ilişkisi vardı Esengül’ün. Hatta Oflu İsmail’in onun uğruna gazino sahibi öldürdüğü söylendi. Bir rivayete göre de ‘Çırpınırdı Karadeniz’ söylemediği için tehdit almıştı.
1979 yılında bu olayların ardından gizemli bir trafik kazasında yaşama veda etti. Esengül, bu olaydan yirmi gün sonra, yanında bir işadamı ile birlikte Ataköy’de geçirdiği trafik kazası sonucu öldü. Bunun bir hesaplaşma olduğuna dair haberler nedeniyle cinayet masası olayı sorguladı, ancak kazanın aşırı alkol ve hızdan olduğuna hükmedildi. Yaşamı sadece 24 yıl sürmüştü..

Bazı hayranları uzun süre onun öldüğüne inanmadı.. Gözlerden uzak yaşamak için öldüğü haberlerini yaydığını da ileri sürdü.
Arabesk gırtlağı en iyi kullanan, unutulmaz seslerden biri… Ya da diğer adıyla Acıların Kadını Bergen… Gerçek adı Belgin Sarılmışer olan şarkıcı, kocası Halis Serbest tarafından yüzüne kezzap atıldığı için bir gözü yok olmuştu ve bu yüzden yüzünün o bölgesini saçlarıyla kapatıyordu. Ancak oğlu daha sonradan hazırladığı internet sitesinde bunun annesinin ünlü olmasını sağlamak için uydurulan bir yalan olduğunu iddia etmişti. Sebep ne olursa olsun o arabesk dünyasının unutulmaz kraliçelerinden biri.. Artık yaşamasa bile…
Ankara Devlet Konservatuarı Piyano bölümünü giren ama maddi sıkıntılar nedeniyle bitiremeyen Bergen, yaşını büyülterek bir süre PTT’de çalıştı.

1979’da arkadaşlarıyla eğlenmek için gittiği Feyman Gece Kulübü’nde sahneye çıktıktan sonra çalışması için aldığı teklifi kabul etti. Feyman Gece Kulübü’nde Grup Lokomotif orkestrası ile birlikte Türk Sanat Müziği, Türk Hafif Müziği ve dönemin modası olan arajmanlardan oluşan repertuarlarla sahne aldı. Ankara’dan sonra iş için Adana’ya giden Bergen, burada Halis Serbes’le tanıştı ve bir yıl sonra da evlendi.

Şarkıları ve albümleriyle ortalığı kasıp kavuran Bergen, konser için gittiği Adana’da uğradığı bıçaklı saldırıdan son anda kurtuldu. Nisan 1989’da kocasından da resmen boşanan Bergen, Haziran 1989’da sahnelere dönüşünü, hayattayken ki son albümü olan “Yıllar Affetmez” ile yaptı

Yoğun bir ilgiyle karşılanan albümün tanıtım turnelerine başlayan sanatçı 14 Ağustos 1989’u 15 Ağustos’a bağlayan gece Adana Pozantı’da boşandığı eşi tarafından kurşunlanarak öldürüldü.

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.
BU RESMİ SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ