Türkiyenin en çok okunan viral web adresi..

Cennetle Müjdelenen 10 Sahabe Kimdir?

Cennetle Müjdelenen 10 Sahabe Kimdir?

Cennetle müjdelenen 10 sahabe kimdir? Peygamber efendimizin cennetle müjdelediği 10 sahabe kimdir hakkında detaylı bilgiye makalemizden ulaşabilirsiniz.

Cennetle Müjdelenen On Sahabe Kimlerdir?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) on sahabeyi cennetle müjdelemiştir. Bu on sahabe hem İslamiyet hem de dünya tarihi açısından oldukça önemli kimselerdir. Aşere-i Mübeşşere olarak anılan bu on kişinin cennetle müjdelenmesi bazı kişiler tarafından onaylanmayıp, peygamberlerin insanları cennetle müjdelemek gibi bir hakları olmadığını söyleseler de Necm Suresi 3.- 4. ayeti bize bu müjdelerin ve daha birçok olayın doğruluğunu gösterir.

Cennetle müjdelenen on sahabe işte sırasıyla şöyledir:

Cennetle Müjdelenen 10 Sahabe

Cennetle Müjdelenen 10 Sahabe

Ebu Bekir

Ebu Bekir 573 yılında Mekke’de doğdu, ailesi ona “Kabe’nin kulu” manasına gelen Abdülkabe adını verdi ancak daha sonra Hz. Muhammed (s.a.v) adını, “Allah’ın kulu” anlamına gelen Abdullah ismiyle değiştirdi.

Tarihe İslam’ı ilk kabul eden kimselerden biri olarak geçti. İslamiyet’in ilk gününden yaşadığı son güne kadar çizgisini bozmadan Resulullah’ın yolunu takip etti. İslamiyet’in ilk zamanlarında hem canıyla hem de malıyla savaştı. Ezanı ilk okuyan sahabe olarak bilinen Bilal-i Habeşi’ye yapılan zulme sessiz kalmadı ve onu zalim efendisinden, Ümeyye bin Halef’ten satın aldı, ardından özgür bıraktı.

Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ederken o da Resulullah ile birlikte hicret etti. Hicretleri süresinde üç gün boyunca Resulullah ile birlikte Sevr Mağarası’nda kaldı. Mekkeli müşrikler mağaranın önüne kadar geldiğinde Resulullah, Hz.Ebu Bekir’in korkusunu fark edip, “Ey Ebu Bekir, üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında sen niçin endişe ediyorsun?” buyurarak onun telaşını dindirdi ve Allah’ın yanlarında olduğunu hatırlattı. Hz. Ebu Bekir Medine’de de Mekke’de olduğu kadar İslam yolunda savaştı. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı, İslam ordusuna hem malıyla hem de canıyla destekte bulundu.

Resulullah bu dünyadaki son günlerini yaşarken yerine imam olarak onu bıraktı, vefatının ardından da insanlar bunu bir işaret olarak görüp Hz. Ebu Bekir’i halife olarak seçti. Onu halife olarak Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah seçmiş, diğer inananlar da itirazsız ona biat etmişti. İki yıllık halifelik döneminde sahte peygamberlere, isyan çıkartarak İslam’a savaş açmaya çalışanlara son verdi ve yeni fetih hareketlerinde bulundu. Son anlarında kendisinden sonra yerine halife olarak Hz. Ömer’i bıraktı. Hz. Ebu Bekir ayrıca Hz. Peygamber’in eşi olan Hz. Aişe’nin de babasıydı.

Ömer

583 yılında Mekke’de doğdu. Mekke’de okuma yazma bilen sayılı kişilerdendi ve ticaretle uğraşırdı bu yüzden Mekke’nin ileri gelen kimselerindendi. Çocukluğu hakkında pek fazla bilgi yoktur.

İslamiyet’in gelişini hoşgörüyle karşılayanlardan değil de öfkeyle karşılayanlardan oldu. İlk başta küçük bir olay sandığı İslamiyet’in gelişmesi ve daha fazla insanın bu dine geçmesi onu oldukça öfkelendirdi. Bir gün Ebu Cehil’in kışkırtmasıyla İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’i öldürmeye giderken yolda ona, kız kardeşinin Müslüman olduğu söylendi. Ömer kız kardeşinin Müslüman olduğunu duyunca amacından şaştı ve kız kardeşi Fatıma’nın evine doğru gitti. Kapıya geldiğinde içeriyi dinledi, o sırada içeride Habbab bin Eret yeni nazil olan Taha suresini okuyordu.

Ömer içeri girdi, o gelince Habbab bin Eret saklandı ve yalnızca kız kardeşi Fatıma ile eşi Said bin Zeyd kaldı. Ömer ilk başta hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davransa da daha sonra her şey ortaya çıktı ve o, Kuran sayfalarını okumak istediğini söyledi. Fatıma ona bu pis haliyle Kuran’a dokunamayacağını söyleyerek gusül abdesti almasını sağladı.

Cennetle Müjdelenen 10 Sahabe Kimdir

Cennetle Müjdelenen 10 Sahabe Kimdir

Ömer kız kardeşinin evinden çıktıktan sonra o dönemler Müslümanların toplandığı sahabenin evine yani Erkam’ın evine doğru gitti. Erkam’ın evi bir tepenin üzerinde her yanı görebilecek bir konumdaydı. Müminler Ömer’in kendilerine doğru geldiğini görünce oldukça korktular ama Resulullah onun gelişine sevindi çünkü o bir gün önce Allah’a şöyle dua etmişti, “Allah’ım, İslam’ı ya Ebu Cehil’le ya da Ömer’le şereflendir.” Ömer’in oraya geldiğini görünce duasının kabul olduğunu anlamıştı. Hz. Ömer Bedir, Uhud ve Hendek savaşına katıldı. Mekke’den Medine’ye hicret etti. Onun kızı Hz. Hafsa Hz. Peygamberin eşlerinden biriydi. Hz. Ebu Bekir’i halife ilan eden, ardından da ona biat eden ilk kişiydi. Hz. Ebu Bekir onu kendisinden sonra halife olarak bıraktı ve Hz. Ömer’in on yıl sürecek olan hilafeti başladı.

Hz. Ömer’in halife olduğunu duyan halk oldukça şaşırdı ve tedirgin oldu çünkü herkes biliyordu ki Ömer oldukça sert ve katı biriydi ancak Ömer’in sertliği yalnızca zalimlereydi. Hz. Ömer özünde sert biriydi ama o kalbini Allah için müminlere yumuşattı ve her zaman onların dertlerini dinledi, adaletle hükmetti. Geceleri sokakları dolaşıp insanların dertlerini öğrenir, bu dertleri çözmek için elinden geleni yapardı. İşini başkaları değil kendisi yapardı, bu yüzden sırtında yetimlere un taşırdı. Hep yamalı giyinir, ona güzel giyinmesini söyleyenlere kulak asmazdı. Resulullah’ın sünnetini devam ettirerek eti ve yağı bir arada yemezdi.

Onun zamanında İslam coğrafyası oldukça genişledi, yeni fetih hareketlerinde bulunuldu. Mısır, Lübnan, Suriye, Irak, Filistin ve İran’ın büyük bölümü fethedildi. Kudüs İslam toprağı oldu ve o Kudüs’ün ilk fatihi oldu. Hilafeti hem maddi hem de manevi olarak başarılarla dolu geçti. En büyük duası Medine’de şehit düşmekti, Allah (c.c) onun bu duasını kabul etti. Sabah namazını kıldırırken Mecusi bir köle tarafından bıçaklanarak şehit edildi.

Osman

574 yılında Mekke’de doğdu. İslam’ı ilk kabul edenlerdendi. İslam yolunda önce Habeşistan’a sonra da Medine’ye hicret etti. Bedir Savaşı’na eşi Hz. Rukıyye hasta olduğu için katılamadı ancak Hz. Peygamber, onu Bedir’e katılanlardan sayarak ganimetten hisse verdi. Hz. Rukıyye’nin vefatının ardından Resulullah Hz. Osman’ı yanına çağırdı ve şöyle buyurdu, “Ağlama! Yanımdaki Cebrail’dir. Senin eşinin kız kardeşini sana nikahlamamı, Allah’tan bana emrettiğini, şu anda bana haber getirdi. Onun mihrini de kız kardeşinin mihri gibi yap.” buyurdu ve Hz. Osman ile kızı Hz. Ümmü Gülsüm’ü nikahladı. Böylece Hz. Osman’a ‘İki nur sahibi’ manasına gelen ‘Zinnureyn’ denilmeye başlandı.

Müslümanlar Medine’ye ilk hicret ettiğinde bir Yahudi’ye ait olan Rume Kuyusu’ndan Müslümanlara su parayla satılınca, kuyuyu satın aldı ve tüm halka suyu ücretsiz verdi. Hz. Osman’ın en çok bilinen yanı hayalı olmasıydı. Bir gün o Resulullah’ın huzuruna gelince, Resulullah toparlandı ve ona bu davranışı sorulduğunda, “Melekler bile ondan hayâ ediyor, ben nasıl etmem?” dedi.

Hz. Ömer, hilafetinden sonra altı önde gelen sahabeden birinin (Hz. Ali, Hz. Osman, Talha bin Ubeydullah, Sa’d bin Ebu Vakkas, Abdurrahman bin Avf ve Zübeyr bin Avvam) halife olmasını buyurdu. Seçimi bu altı kişiye bırakmıştı ve oylama sonucunda kalan son kişilerden halifeyi, Abdurrahman bin Avf’ın seçmesini istemişti. Bu altı kişiden geriye yalnızca iki kişi, Hz. Osman ve Hz. Ali kalmıştı. Abdurrahman bin Avf üç gün boyunca Medine halkıyla, kadınlarla, çocuklarla, esnafla istişare yapmış ve halk tarafından en çok istenen kişiyi halife ilan etmişti. O kişi Hz. Osman’dı. Hz. Osman’ın halifeliğine biat eden ilk kişi ise Hz. Ali’ydi.

Hz. Osman on iki yıl boyunca halifelik yapmış bu süre boyunca Kuran’ı Kerim’i çoğaltmış, yeni fetih hareketlerinde bulunmuştur. Hilafetinin son zamanlarında İslam coğrafyasının da genişlemesiyle devlet içinde isyanlar ve münafıklar çoğalmıştı. Diğer sahabeler ona bu fitnenin önüne geçmesini söyleseler de Hz. Osman kan akıtmak istememiş, sabırla dimdik durmuştur. Hayatı boyunca hep Kuran’la yaşamış, Kuran okurken de şehit edilmiştir.

Ali

599 yılında Mekke’de doğdu. O kutlu ve mübarek soydan geliyordu. Onun doğumu hanesine neşe, Resulullah’a sevinç getirdi. Resulullah onu doğduğu ilk günden sevmişti. Ali’nin babası Ebu Talib’in durumu iyi değildi, bu yüzden Hz. Peygamber amcasına yardımcı olabilmek adına Ali’yi yanına almış ve ona oldukça değer vermişti. İslamiyet’in ilk günlerini gören ve Müslüman olan ilk çocuk olmuştu. Medine’ye hicret ettiklerinde Resulullah’ın kızı Fatıma ile evlendi ve beş çocukları oldu, bunlar; Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Muhsin’di. Hz. Ali Hz. Osman’dan sonra İslam’ın dördüncü halifesi oldu. Onun hilafeti oldukça sıkıntılı süreçlerden geçti ama o, Allah yolundan hiç ayrılmadı. Sabah namazına giderken şehit edildi.

Hz. Ali, İslam’ın erken dönemlerinde yaşamış ve İslam peygamberi Muhammed’in damadı ve kuzeni olan bir kişidir. Tam adı Ali ibn Ebu Talib ibn Abdülmuttalib ibn Haşim’dir. Hz. Ali, Mekke’de doğmuş ve İslam peygamberi Muhammed’in çocukluk arkadaşı olmuştur. Muhammed’in ilk müslümanlarından biri olan Hz. Ali, İslam’ın yayıldığı dönemde Müslüman olmuştur ve İslam peygamberinin yakın bir takipçisi olmuştur. Hz. Ali, İslam’ın pek çok önemli olayına tanıklık etmiş ve aktif bir rol oynamıştır. Uhud Savaşı, Hendek Savaşı ve Hayber Gazvesi gibi savaşlarda yer almıştır. Ayrıca İslam’ın erken döneminde İslam toplumunun yönetiminde ve savunmasında önemli bir rol üstlenmiştir.

Hz. Ali, İslam peygamberi Muhammed’in kızı Fatıma ile evlenmiştir ve bu evlilikten Hasan ve Hüseyin adında iki oğlu olmuştur. Hz. Ali, İslam toplumunda liderlik yetenekleri, bilgeliği ve cesaretiyle tanınmıştır. Hz. Ali, İslam peygamberi Muhammed’in vefatından sonra Müslüman toplumunun yönetiminde etkin bir rol oynamıştır. İslam tarihinde dördüncü halife olarak kabul edilmiştir. Ancak yönetim dönemi çalkantılı olmuş ve İslam dünyasında iktidar mücadeleleri yaşanmıştır.

Hz. Ali’nin liderlik dönemi, Fitne dönemi olarak adlandırılan bir döneme denk gelmiştir. Bu dönemde İslam toplumu içinde çeşitli iç savaşlar ve anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Hz. Ali, bu dönemde muhaliflerinin saldırılarına maruz kalmış ve sonunda 661 yılında Bağdat’ta suikasta uğramış ve hayatını kaybetmiştir. Hz. Ali, İslam dünyasında büyük bir saygı ve hayranlıkla anılan bir şahsiyettir. İslam’ın dördüncü halifesi olarak kabul edilir ve Şiilik mezhebinin önde gelen lideri ve önemli bir figürü olarak görülür. Ayrıca, İslam toplumu içinde adalet, cesaret ve ilmi bilgiye olan vurgusuyla tanınmıştır.

Cennetle müjdelenen 10 sahabe konusuna Talha bin Ubeydullah ile devam edelim.

Talha bin Ubeydullah

594 yılında Mekke’de doğdu. İslam’ı ilk kabul edenlerdendi. Onu İslam tarihinde öne çıkartan hal, sadakati ve fedakarlığı oldu. Uhud Savaşı’nda Resulullah’ı korurken eli çolak kaldı. Hz. Talha aynı zamanda vahiy katibiydi. Talha bin Ubeydullah, İslam’ın erken dönemlerinde yaşamış ve İslam peygamberi Muhammed’in sahabesi olarak kabul edilen bir kişidir. Tam adı Talha bin Ubeydullah bin Utbe bin Rebia bin Malik bin Zeyd bin Kaynukaa bin Kilab’dır. Talha bin Ubeydullah, Mekke’de doğdu ve zengin bir aileden gelmekteydi. Genç yaşta ticaret yapmaya başlamış ve Mekke’nin önde gelen tüccarlarından biri olmuştur. İslam’ın yayıldığı dönemde Muhammed’in davetini kabul etmiş ve Müslüman olmuştur.

Talha bin Ubeydullah, İslam’ın erken dönemlerinde birçok önemli olaya şahitlik etmiş ve aktif bir şekilde İslam’ın yayılmasına katkıda bulunmuştur. Uhud Savaşı’nda yer almış ve peygamber Muhammed’in yanında savaşmıştır. Ayrıca Bedir Savaşı, Hendek Savaşı ve Hayber Gazvesi gibi önemli olaylara katılmıştır. Talha bin Ubeydullah, Muhammed’in yanında önemli bir güvenilir sahabe olarak tanınmıştır. İslam peygamberi tarafından sık sık övgüyle bahsedilmiş ve liderlik yetenekleri takdir edilmiştir. Talha, özellikle cömertliğiyle ve İslam toplumunda yaptığı hayır işleriyle tanınmıştır.

Talha bin Ubeydullah, 656 yılında gerçekleşen Cemel Vakası’nda yer almış ve bu olayda hayatını kaybetmiştir. İslam tarihinde önemli bir figür olarak anılan Talha bin Ubeydullah, İslam toplumunda derin bir etki bırakmış ve peygamber Muhammed’in öğretilerini yaşamının her alanında uygulamıştır. O, Resulullah’ın, “Talha’ya cennet vâcip oldu.” dediği sahabeydi. Savaş sırasında şehit düştü.

Zübeyr bin Avvam

Zübeyr bin Avvam

Zübeyr bin Avvam

594 yılında Mekke’de doğdu, annesi Hz. Peygamber’in halası Hz. Safiyye’ydi. Babasının ölümünün ardından anne tarafında yani Haşimoğulları arasında büyüdü. Putlara hiç tapmadı ve cahiliye inanışlarına hiç meyletmedi. Hz. Zübeyr İslam adına kılıç çeken ilk kişi oldu. Namaz kılarken şehit edildi. Zübeyr bin Avvam, İslam peygamberi Muhammed’in sahabesi olarak bilinen ve İslam’ın erken döneminde önemli bir rol oynayan bir kişidir. Tam adı Zübeyr bin Avvam bin Kays bin Hâris bin Temim bin Mürre bin Kâ’b bin Leys bin Ghanem bin Kureyz bin Mâlik bin Hâris bin Amir bin Sa’sa’a bin Mâlik bin Zeyd bin Yarbû’ bin Arfâce bin Kusay bin Kilâb’dır. Zübeyr bin Avvam, Mekke’de doğmuş ve zengin bir aileden gelmiştir. Genç yaşta ticaret yapmaya başlamış ve Mekke’nin önde gelen tüccarlarından biri olmuştur. İslam’ın yayıldığı dönemde Muhammed’in davetini kabul etmiş ve Müslüman olmuştur.

Zübeyr bin Avvam, İslam’ın erken dönemlerinde aktif bir şekilde faaliyet göstermiştir. Uhud Savaşı, Hendek Savaşı ve Hayber Gazvesi gibi önemli olaylara katılmıştır. Ayrıca Mekke’nin fethi sırasında da yer almış ve İslam’ın zaferiyle sonuçlanan bu olaya tanıklık etmiştir. Zübeyr bin Avvam, İslam peygamberi Muhammed’in güvenilir sahabelerinden biri olarak tanınmıştır. İslam toplumunda liderlik yetenekleri ve cesaretiyle öne çıkmıştır. Ayrıca İslam peygamberi tarafından sık sık övgüyle bahsedilmiş ve onun sadakati ve fedakarlığı takdir edilmiştir.

Zübeyr bin Avvam, İslam’ın yayılması ve İslam toplumunun gelişimi için önemli katkılarda bulunmuştur. İslam toplumunda adaletin sağlanması ve Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi konusunda aktif bir rol üstlenmiştir. Zübeyr bin Avvam, İslam peygamberi Muhammed’in vefatından sonra da İslam toplumunda etkinliğini sürdürmüştür. Daha sonra çeşitli olaylara katılmış ve İslam toplumunun genişlemesine katkıda bulunmuştur. Zübeyr bin Avvam, 656 yılında gerçekleşen Sıffin Savaşı’nda yer almış ve bu savaşta hayatını kaybetmiştir. İslam tarihinde önemli bir şahsiyet olarak anılan Zübeyr bin Avvam, cesareti, sadakati ve İslam’a olan bağlılığıyla tanınmıştır.

Abdurrahman bin Avf

580 yılında Mekke’de doğdu. Cahiliye devrinin kötülüklerine bulaşmamış, her zaman güzel ahlakıyla bilinmişti. Hz. Ebu Bekir vasıtasıyla ilk Müslümanlardan olmuştu. Önce Habeşistan’a sonra Medine’ye hicret etti. Hz. Peygamber’le birlikte bütün savaşlara katıldı. Uhud’da yirmiden fazla yara aldı, hatta ayağındaki yaralar sebebiyle topal kaldı. Tebük Seferi sırasında imamlık ettiği bir namaza Hz. Peygamber de iştirak etti. Böylece Hazreti Ebu Bekir gibi o da Resûlullah’a imamlık yapmış oldu.

Hz. Ömer’in vefatından sonra halifeyi tayin etme görevini aldı ve üç gün boyunca gece gündüz demeden ordu komutanlarıyla, kadın ve erkek Medine halkıyla, dışarıdan gelenlerle istişare etti. Sonunda Hz. Osman’ı halife ilan etti. Yetmiş beş yaşlarında Medine’de vefat etti; vasiyeti üzerine cenaze namazını Hz. Osman kıldırdı.

Sa’d bin Ebu Vakkas

592 yılında Mekke’de doğdu. On yedi yaşında Müslüman oldu ve bunun üstüne annesi dininden dönmediği sürece yemek yemeyeceğine yemin etti fakat o dininden vazgeçmeyeceğini söyledi. İslam uğruna ilk kan akıtan kişi olarak tarihe geçti.

Uhud Savaşı’nda attığı her oku hedefine isabet ettirdiği için Resûlullah ona atacağı okları birer birer verirken, “Anam babam sana fedâ olsun ey Sa‘d, at!” diye iltifat etti. Resulullah bu cümleyi yalnızca ona söyledi. Hz. Ömer döneminde aktif görevler üstlendi. Irak cephesi başkumandanlığına getirildi ve daha birçok görevde bulundu. 675 yılında vefat etti. O vefat eden son muhacirdi.

Said bin Zeyd

Said bin Zeyd

Said bin Zeyd

593 yılında Mekke’de doğdu. İslamiyet’i ilk kabul edenlerdendi, eşi Fatıma İslam’ın ikinci halifesi Ömer’in kız kardeşiydi. Ömer kız kardeşinin Müslüman olduğunu duyunca onların evine geldi ve İslam’ı kabul etti.

Müşriklerden bilgi toplama konusunda önemli görevler yaptı ve bu işle görevlendirildiği için Bedir Savaş’ına bizzat katılamadı ancak ganimetten payı tam olarak verildi ve gördüğü hizmete karşılık cihad sevabını da alacağı kendisine müjdelendi. Hz. Ebu Bekir’in hilafeti sırasında ortaya çıkan ihtilafları gidermek için büyük çaba sarf etti. Kendisine valilik teklif edildiğinde bunu geri çevirdi ve cihada devam etti. 670 yılında vefat etti.

Ebu Ubeyde bin Cerrah

583 yılında Mekke’de doğdu. Câhiliye devrinde Mekke’de okuma yazma bilen birkaç kişiden biri olduğu için Kureyşliler kendisine değer verirdi. O da Hazreti Ebu Bekir vasıtasıyla Müslüman olanlardandı. İslamiyetin yayılması için büyük çaba gösterdi, önce Habeşistan’a sonra Medine’ye hicret etti. Uhud Savaşı’nda de yiğitlik gösterdi. İslâm ordusu dağıldığı zaman Resulullah’ın etrafından ayrılmayan on dört kişi arasında o da vardı.

Hz. Peygamber’in vefatı üzerine Hz. Ebu Bekir onun veya Hz. Ömer’in halife olmasını istediyse de o buna karşı çıktı ve bu göreve Hz. Ebu Bekir’in layık olduğunu söyleyerek teklifi kabul etmedi.  Hz. Ömer zamanında Suriye’deki İslam ordusunun başkumandanı oldu ve birçok şehrin fethini gerçekleştirildi. Daha sonra fethedilen yerleri Hz. Ömer’in valisi olarak hayatının sonuna kadar idare etti. 639 yılında çıkan veba salgınında Hz. Ömer onu yanına çağırmasına rağmen o dönmedi ve görevine devam etti. Daha sonra vebaya yakalanarak vefat etti. Resulullah onu, ‘Ümmetin güvenilir kişisi’ olarak tanımlamıştır.

Cennetle müjdelenen 10 sahabe hakkında detaylı bilgi paylaşımı yaptık. Sizler de yorumlar kısmından düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ